23 Kasım 2016 Çarşamba

SESSİZLİKTE BİRİKEN

Sessizlikte birikeni
Nihayet "ey"ledim
Ünlediklerim bakışını çeviremeden
Çığ indi.
Nasılsa öldürmedi
Üşümek ama çok güçsüzleştirir
Ki ancak dona yüz tutan suyla ıslanan bilir
Tırnaklarımı geçirerek buza yazdığım yazılarla
Vardığımda
bir sığınmalık kuytuya
Demlenen merhemin koyuluğunda
Sesime inen çığlara çare aradım
Bazen söz tenhaya çekilir çığ'a karşı birikir
Çığlık kartal olur zamanda
Çağ çınlar yıkımla
Çığ
Kehanetin beyaz kefeni
Ulaşamaz kartala... 
22.11.16 ANKARA
ACEMİNİM

Adam rüyaca konuştu
"Aceminim
Ondan yanlış kurgu
Alışsam
Ezber yine uymaz olana..."
Bir ihtiyar kadın
"Ezber...
Ezber tutmaz rüzgar" dedi
Adam
"Leke çıksa da beyazın belleğindedir" diye düşündü.
Kadının yüzü kuraklıktan milim milim çatlamış topraktı.
Kısılı gözlerinden sökülü bakışlar dünyanın en eski ateşinin alevlerinde gezinmekteydi.
"Ölüm"
dedi kadın bileğindeki halkaları sallayarak
"Bir çingene şarkısının hiç söylenmeyen lanetli nakaratıdır"
"Ya korku?"
dedi adam
"Benim için ateşin sönmesi
senin için
belki de şarkının tamamının söylenmesidir.
Ve korku fırtınada toz eder kişiyi
Yine de bil ki
Tozun zorluğu fırtınada değil
taştan düşmektedir"
"Tutunsam mi taşa? Salınsam mı rüzgarda?" dedi adam
"Bir de taşa sor ve de rüzgara
En son ihtiyar bir aleve sor..." dedi kadın
"Evet" dedi adam "uyanınca yeni bir gün"

10.11.16 ANKARA

16 Kasım 2016 Çarşamba

Dünyanın hali malum.  

Gelecek melecek hikaye. Eskilerin deyimiyle "Yarına çıkacağımızın garantisi mi var?" Ben de hem herşeyi çok ciddiye alıyorum hem de bir yerden sonra koyveriyorum gülüyorum. Bu ara en çok da kendi yazarlık serüvenimle ilgili eğleniyorum. Kendinle alay etmek kendine gülmek bu ara en garantilisi. Egemenlere yüksek sesle gülmek baya tehlikeli hale geldi. Çok ciddiye alıyorlar ve fazlasıyla kişisel algılıyorlar her şeyi. Halbuki bakın kendimize de gülüyoruz.
Bugün Özlemciğim yazdığım şeyin altına "Basıp basıp okur, sonra da büyük yazarların geçmişinde hep böylesi buruk hikayeler var zaten diyip avunuruz da:))" yazmış ben de ona yanıt olarak şöyle dedim "Ben büyük yazarları ise karıştırmiyorum şimdilik. Öylece unutulan fark edilmeyen çırpınıci sefil komik yazarları modelleyip kendimle eğleniyorum:)". Hayatı ciddiye almayı bıraktığım zamanlarda kendimi ciddiye almayı da bırakırım. Size de öneriyorum. 
Sonra aklıma bir anım geldi onu da sizinle paylaşmak istedim. İstanbul'da Ziverbey'deki ofisime yakın marketten alışveriş yapıyordum. Market dediysem bakkalın büyüğü ama öyle zincir falan dükkanlardan değil... Genellikle boştur. Eskiden bu tip durumlarda "sinek avlıyor" denirdi artık onların içi de öyle sıcak olmadığından herhalde sinek de girmiyor bu dükkanlara... Çalışanlar telefonlarına bakarak bekliyorlar ekseri. O gün benim dışımda az sayıdaki rafın arasında dolaşan iki genç adam vardı. Çok havalı ve acayip entellektüel görünüyorlar. Saç sakal, bakışlar o biçim. Ben yokmuşum sanki yalnızlarmış gibi hararetle de konuşuyorlar.
-Oğlum bak şimdi beş gün dayanacak kadar yiyecek alır hiç dışarı çıkmazsak bitiririz lan kitabı. 
-İyi olur be. İnsanların bunu bir an önce okuması lazım.
-Bitirelim biz Tuna gerisini hallederiz dedi. Yapar o acayip çevresi var.
-İyi ne alcaz o zaman?
-Kaç lira var sende? Dur bakıyım bendeeee. Hah tam 13,5 lira var.
Diğeri de ceplerindeki bozukları döker.
-11.75'de bende var. Gel lan makarnalara bakalım hesaplayarak sepeti dolduralım. 
Ben de kendi alışverişimi bıraktım film tadındaki bu muhabbeti çaktırmadan izliyorum. Bizimkiler en ucuz şaraptan bir şişe aldı burgusu, çubuğu, kelebeği derken 5 paket de makarna. 
Çok genç ve sevimliler de bir yandan. Yüksek sesle gülmemek için kendimi zor tutuyorum. 
Kasadan paralarını ödeyip çıktılar. Ben de hızlıca hareket ederek arkalarından yetiştim. Onlar için aldığım iki paket margarin ve bir küçük salçayı verdim gülümseyerek.
-Bunlar olmadan makarna yapamazsınız. Belki evde vardır ama yine de bulunsun dedim.
Şaşkın bakarak elimden poşeti alırken 
-Ee teşekkür ederiz diyebildiler.
İşte onlarda da bendeki gibi hayal gücü hep baş tacı. Çok da eğlenceli bir yandan halleri, hallerimiz... Belki yazdıklarının hiç bir ehemmiyeti yoktur ama çabalarının ve hayallerinin peşinden gitmelerinin benim açımdan çok büyük önemi var. Başlı başına iş o kısmı... 
Zaman zaman onları düşündüğüm oldu. Bir de yazarken para kazanma derdi olmayan, sonrasında basımı ile ilgili ilişki derdi bulunmayan yazarlar var. Sınıfsal olarak camia ortasından ikiye böyle cart diye ayrılıyor. Tüm camialar gibi... Bakıldığında galiba hali vakti yerinde olup da yazanlar güncel olarak sayıca çok daha fazladır hatta yoksul yazarların, orta hallilerin kim bilir kaç katıdır. Ama tarihe kalanlara bakınca geleceğe kalma olasılığı, tüm yoksunluğuna rağmen çabalayanlarındır. Bunun bir sürü nedeni var elbette. "Koşullarını o kadar zorluyorsa gerçekten anlatması gereken bir şeyler vardır" bir neden olabilir. Neyse o da başka bir paylaşımın konusu olsun. Hayallerinizin eksik olmasın efenim...