14 Şubat 2018 Çarşamba

SEVGİLİLER GÜNÜ 

Sevgililer Günü çeşitli çiftli etkinlikler ve protestolar (tabii ki çiftleri ya da aşkları değil ikiyuzlulukleri) eşliğinde ilerleyecek. Belki de hayatındaki tüm kadınlara zulmeden bir esnaf adam vitrinini kıpkırmızı yapıp ellerini ovuşturacak. Kasaya dolan paralara "ask"la bakacak. Aşıkların surpriz konusundaki performans yarışı sürecek. Gece olunca değerlendirmeler yapılacak. Ben anneler günü gibi bazı günleri kutluyorum. Yılbaşını da seviyorum misal. Ama sevgililer günü bana olmuyor bir türlü.
"Eşitlik yoksa aşk da yok" diyor kadınlar. Elbette hak eşitliğinden bahsediyorlar. Orada katılıyorum. Ama aşk epeyce eşitsiz bir şey bir yandan da. Şöyle açayım biraz korkutma sindirme amaçlı bagirma varsa, giyeceklerin, kimlerle görüşeceğin sevgilin tarafından belirleniyorsa yani baski varsa sindirme varsa, şöyle derin nefes alamıyorsan yanında tedirginsen kendi kapasitenden geri duruyorsan orada aşk ölür.
Bu sabah birden Ibrahim Tatlıses şarkısı çınladı kulaklarımda. "Allah allah allah bu nasıl sevmek bu nasıl gülmek insan değil bu sanki bir melek" Melek dediğin kısa süre sonra en ufak sorunda şeytan oluyor sonra Tatlıses gibi adamlar ve silahlar ve vurmalar...
Kadınlar, erkeklerin kadına karşı ayrımcı cinsiyetçi bakışlarını fazla küçümsüyor genellikle. Nedenleri belli ama bu yanılgının sonucu çok ağır olabiliyor. Tabii kadının yaşamında yanılabilecek kadar söz hakkı varsa. Bazen o da olmuyor. Sevgilisini nişanlısını kocasını seçemiyor. Yalnız kalmayı yalnız yaşamayı seçmekse ayrıca zor.
Aslında başka şeyler diyesim vardı. Superman filminde, kahraman ortalıklarda yokken aşık olduğu kadın Lois "Dünyanın neden Superman'e ihtiyacı yok" adında bir kitap yazar. Aşkta savunma mekanizmalarının işlevini konuşsak mesela. Ya da Orpheus'un neden dönüp sevgilisine baktığını bir bakışla neden onu Hades'e kapattığını, Ursula gibi düşünsek daha eşitlikçi insan topluluklarında aşk nasıl olur?
Bir de komik anı anlatayım geçen yıldan. 14 şubattan bir hafta önce telefonum çaldı. Bir reklam ajansı şöyle bir iş teklifinde bulundu; bir alışveriş merkezinde bir masa açacaklar. Aşk doktorunun masası. Ben ya da işte kim olursa bir psikolog da üzerinde aşk doktoru yazan bir önlukle orada durup gelip geçen çiftlere tavsiyelerde bulunacak. Ben ve alış veriş merkezi ve aşk doktoru olmak 😊
Aşkın hastalık olmadığı, olmayacağı gelecek günleri gorebilmemiz dileğimle...