25 Temmuz 2018 Çarşamba

Suyun Öteki Yanı   

Ah Yunanistan... Bize benzeyen insanlar, buradakiyle aynı kuşlar ve ağaçlar, otlar, sincaplar, karincalar... Benzemese ne olur yine çok acı olur. Ama komşuda olunca bunca yakında olunca yangin çaresizlik daha derin. Komşuda cenaze var komşuda yas var. Ortak olmak gerek. Bir tas su dökebilmek ormana olamıyorsa bir dost yüreğine...
Ah canlar... Ateşle ateşte... Nasıl kavruldu yüreklerimiz. 
Sosyal medya paylaşımları ile ilgili de bir şey söylemek istiyorum. En ağır yaralı bedenleri hatta cenazeleri paylaşıyorsunuz, yapmayın.
Ve birileri "oh olsun" diyormuş. Ben görmedim ama eminim diyordur kimi sahte provakatör hesaptır kimi sahici faşisttir. Ikisine de söz üretmeye gerek yok. Sizi okumazlar zaten. Onlara cevap yetiştirip onların kötücül sözlerini çoğaltmayin. Nacizane önerimdir.
Ve bu yangın haberini gordugumden beri de Kardeş Türküler Manaki mu 'yu söylüyor bende... Dinleyin... Ağıtlarınızda acılarınızda bulustugunuzda golgelerin selamlastigini duyacaksınız.
"Alevlerin etrafinda firdolayi dönen zeybekler...
Devran döner, yol suyun öteki yanina düserse
Ne gam!
O vakit, sesler iki yakadan kucaklasir
Gölgeler selamlasir."

21 Temmuz 2018 Cumartesi

Orman  


İçimde hep aynı türkü çalıyor dünden beri "bugün benim efkarım var zarım var"... Hem de Cengiz Özkan'dan çalıyor içimdeki radyo... Ne gelirse bahtıma dinliyorum öyle tekrarlarla bazı ezgileri bazı günler... "Güz ayları geldi dost dost bozuldu bağlar/Hazan yeli değdi gülüme benim"... Evet o nedenle... Suruç'un yıl dönümü olduğu için bunca yüklü acı...
Ne yapsam geçmiyor. Biliyorum arkadaşım ne yapsan geçmiyor. Çoğunuzla ortak duygumuz neyse ki öyle... 
Dün bir rüya gördüm. Ne olduğunu anlayınca içimdeki sıkıntıyı anladım. Aslında sıkıntımın tamamının Suruç'un anısına olduğunu bilmiyordum. Gördükten saatler sonra yerine yerleştirebildiğim o rüya... Bütün gece rüyamda 33 ağaçlık bir bahçe kurmaya çalışıyordum. 33 çeşit ağaç olmalıydı bahçemde. Her biri de birbirinden farklı olmalıydı. Meşe, söğüt, kavak, ceviz, çam... diye sayıyordum. Bir türlü 33 çeşidi tamamlayamıyordum. Onları nasıl koruyacağımı düşünüyordum (çit çekecektim etraflarına), nasıl sulayacağımı (kuyu açayım oraya)... Sonra 33 tane ağaç yetmez ki diyordum bahçeyi büyütmek lazım. Olsun diyordum sonra önce küçük bir bahçeyle başlarsın. En çok salkım söğüdü merak ediyor, gölgesinde çocuklarla oynadığımı hayal ediyordum.
Garip ki sabah 33 ağacın ne anlama geldiğini anlamadım ama bahçe yapmaya ikna olmuş ağaçları nereye dikeceğimi düşünmeye başlamıştım bile.
Taa öğleden sonra dolmuş Gar'ın önüne doğru dönünce türkü daha gür söylenmeye başladı, kalbimin atışı hızlandı. Gar'ın önünden geçerken... Bizim Suruç'un hani... Anladım 33 ağacı... İçimin yangınından bildim o zaman bizim ormanın nasıl cayır cayır yandığını...
Ne kadar desem de "değme felek telime bugün" diye korusam da aklımca kendimi kederden olmamıştı tabii... O rüya ve o türkü gelip tam telime dokunmuştu. Telinize dokunmak pahasına yazdım. O keder içerideyse orada kalmasa çıksa daha iyi olacak çünkü...

12 Temmuz 2018 Perşembe

Trenler  

Ne kadar benziyorlar bize, tanıdıklarımıza... Sanki dertlerini biliyorum gündemlerini. Tanıyor gibiyim her birini. 
Eskiden trenler güvenliyken, endişe duymadan camdan dışarı bakıp hayaller kurabilirken Ankara Garı neredeyse benim bizim de ölebileceğimiz zaten biz gibilerin ve bir parcamızın yittiği bir katliamla anılmıyorken Haydarpaşa "Memleketimden İnsan Manzaraları" idi. Şimdi her yer can pazarı. Bir kez daha "dağılmış pazar yerlerine benziyor memleket"...
Eskiden trenlerin restorant vagonunda birer bira içerek kendine has sallanma sesi eşliğinde en koyu sohbetlere dalardık. O zaman teknoloji bu kadar gelişkin değildi. Böylesi tren kazaları olmuyordu.
Eskiden dedemlerin orada Sincan'da evin biraz ilerisinde tren yolu vardı. Annem o trenlerin camından atılan dergileri okuyarak ve radyoda temsil dinleyerek büyümüş. Benim de çocukluğum biraz da tren yollarında geçti. Çok anım var trenlerle tren yollarında... Dedemin bir komşusu vardı. Heidi'nin dedesine benzeyen... Kocaman elleri vardı. Demiryollarında çalışırdı. Her sabah işe arkasındaki bir köpek sürüsüyle 40 dakika yürüyerek gider akşamları öyle eve dönerdi. Köpekler için yiyecek toplar bayat ekmekleri taslara ıslatırdı. Korkulu bir merakla bakardık ona insanlarla çok konuşmazdı. Çocuklarla bile. Köpeklerle konuşuyordu o.
Diyorum ya o kaza yapan trendeki insanları tanıyorum diye... Çocukluğumdan tanıyorum okulumdan sokaklardan tanıyorum. Onlar bizim gibi... Bizim gibiler ölürken eksiliyoruz. Yasımız kekremsi çok buruk acımız yüreğimiz kavruk...Yurdun dört bir yanından gelen haberler canımızın, yasımızın, acımızın, derdimizin, mutluluğumuzun değersiz olduğunu haykırıyor. Bize kötü davranılıyor. Bu ara çağrışımlarım hep aynı yere denk düşüyor. Hep bu "incelikler yüzünden" oluyor. Ölüm ihtimalimiz kaygılandırmıyor varlığımız değerli bulunmuyor madem birbirimizi duyalım, birbirimizi analım, birbirimizi kollayalım ölümde de dirimde de...
İşte onlar, tren kazasında can verenler... Her biri bizim yakınlarımıza benzeyenler.

5 Temmuz 2018 Perşembe

Seçim 2

Hayal kırıklıklarının ülkesine hoşgeldiniz! Burada sonucu bilseniz de üzül üzül üzülürsünüz. Her yanınızda cam kesikleri gibi ihanet yaraları hisseder ama yine de vazgeçmezsiniz. Hem vazgecseniz nereye cekileceksiniz? Burada her türlü güçlenirsiniz. Yüreğinizin her yani kas yapar yapar durur. 
Ben ki bu sonucları (Chp nin son hareketi dahil MHP nin oyu haric) tahmin etmiştim. Ama insanım ki yine de üzüldüm. Keşke beni yanıltsaydin be Türkiye keşke utandirsaydin.
Iyi geceler gelecek güzel günler her nerede yaşıyor yasatiliyorsan.
Şimdi uyuyayım. Bu ülke uyanıkken çekilmiyor şu an...

Her sol seçmen gibi mutsuz ve öfkeli bir secim gecesi geçirdi. Çocukluğunun seçim geceleri geldi aklina. "Babam da böyleydi" diye düşündü. Bu ülkenin toprağı böyleydi biraz. Biraz da biz öyle kendi kendimize anlatmayı propaganda örgütlenme saydigimizdan. Diye diye düşünürken bir arkadaşının esprisine güldü. "Sandıkları oyları korudum hiç aklıma gelmedi başkan adayını korumak. Bir dahakine onu da koruycam" Güldü. Arkadaşını adaya sandalye gösterirken düşündü "Otur bakayım şuraya. Çay içer mısın? Bi yere ayrılmak yok haa"
Tek tek insanların yüzüne bakıyor anlamaya çalışıyordu kime oy verdi acaba? Ve en önemlisi neden?
Olsundu. Yolun ne başı ne sonuydu. Yaşadığım müddetçe bulunduğum her yerde kimden gelirse gelsin her haksızlığa mevcut gücümü zorlayarak karşı duracağım arayacağım yol bunun yolu olacak yine diye düşündü gülümsedi. Daha çok gençle daha çok çocukla daha çok çalışmak ve daha çok yazmak...
Yok öyle indirmek yüzü yere. Hem biz neden eğelim başımızı. Bu sokaklar bizim bu ağaçlarla kuşlarla çoktandır tanışıyoruz. Bu insanların yürek dilini biliyorum. Nerede zehirler insanı nerede şifadır biliyorum. Yok öyle vaz geçmek bu işten. Diyor ya türkü "derdi güzel"... Hiç bir şahsi menfaat gözetmeden çalıştı insanlar dün ve aylardır. Derdi guzel bunca insan varken neden Ankara'ya da bir Diyarbakır sevinci gelmesin ama secimle ama değil.
Gülümsedim gülümsüyorum biraz yorgun biraz hüzünlü tarafından da olsa. Öfkem mi o zaten cepte fakat hepimizde ondan çok var diye şimdilik orada tutuyorum size değil muhattabina gösteresim var kendisini.

25.06.2018
Seçim 

Kızımın benim için yaptığı bileziklerimi taktım. Uğur getirir diye düşündüm. En büyük uğurum kendisi zaten. O da yanımdaydı. "Ben de oy kağıdı istiyorum" dedi kızım. "18 yaşına kadar vermezler" dedim. "Bu bence büyük haksızlık" diye de ekledim. Tanıdığım bir çok çocuk tanıdığım bir çok yetişkinden daha sağlıklı düşünüyor çünkü. 
Sabahtan bu yana çok enteresan oy baskısı haberleri alıyorum ki bizim karşı binanın içinden oy ve pusulalar bulundu. Maliye ve polis ekipleri gelip aldılar. Neler neler görüp duyuyoruz şimdiden.
Şimdi akşam nasıl olacak? Oy vermek ve seçim sonucu işi bile bunca heyecanlı bir işe dönüştü ya... Memleket değil lunapark korku tüneli mübarek.
İşte diyorum bu boncuklar gibi rengarenk ve yanyana... Doğal farklılıklarlımızla yapay hiyerarşilere karşı her zaman her durumda kim olursa olsun başkanlığa karşı (biliyorum bir başkan adayı için oy kullandım ama neyseki kaba materyalist değilim az buçuk diyalektik düşünebiliyorum) bir arada duracağımız günleri özlemle bekliyorum. Özlemle çünkü sanki bir zamanlar öyle bir hayat sürmüştüm. Sanki ben çocukken sanki insanlık çocukken...
Zihnimden gönlümden ufkumdan bir an olsun uzaklaştırmıyorum başka bir dünya özlemini... Çünkü oy verirken de unutmuyorum kahvaltı ederken de oyunu satana ters ters bakarken de "Ne o, ne o, ne o/Deniz olunmalı" Ve o iş gündelik hayattaki dönüşümün işi... O iş başka iş... Ama işte biraz nefes istiyorum, diliyorum.
Akşamı bekliyorum. 24.06.2018
Lavinia ve Geceler 

Ne garip benzer heyecanları paylaşan milyonlarca insandan biri olmak... Ursula Le Guin in Lavinia'sini okuyorum bugünlerde büyük bir keyifle. Geçmişi düşünerek bugünden kaçıyorum bir bakıma. Lavinia bir mitolojik kahraman. Bir ya da bir kaç destanı kadınların gözünden anlatıyor Ursula. Truva önlerinde bekleyen Yunan ordularını düşünüyorum. Aeneas onderliginde gemilere binip yola çıkan Truvalilari onların Lavinia'nin ülkesine varisini. 
Binyıllardır insanlar ne heyecanlı geceler yaşadılar diye düşünüyorum. Daha da nicelerini yasayacaklar, yasayacagiz belli ki... Bir savaşın bir seçimin bir önceki gecesi... Özellikle kritik olanları. Bu geceki gibi ne çok gece yarınki gibi ne çok gün geçirdi insanlık.
Bir sunağa gidip kapısında uyusaydık yıldızların altında. Kahinlerin rüyamıza gelip bize öngörü sezgi bahsetmesini bekleseydik. Ursula'nın anlattığı o kadınlardan biri olsaydık. Erkek şairlerin binlerce sayfalık şiirlerinin yalnızca bir mısrasına süs diye işlediği ama aslında ne destansı hayatlar yasayan o kadınlardan biri bize yol gösterseydi bu karanlıkta. "Barış adına özgürlük için" diye başlasaydı söze kahin... Karanlık bir orman aydınlansaydı sonra günün ilk ışığıyla ve biz bilerek gelmekte olanı daha sağlam bassaydık o patika yola ayağımızı.
Tabii ki biliyorum eninde sonunda "denizlere cikacak" bu patika yol... Yokuş tırmandık epeydir elbet ineceğiz bir tepeden aşağı rüzgara bırakıp kolları bacakları saçları...
Umarım yarın biraz olsun hissederiz yokuş aşağı koşmaya benzeyen bir özgürlük duygusunu. Rüzgar yüzünüze değsin dilerim uçuşsun saçlarınız, zaferleriniz, hayalleriniz...
Güzel rüyalar olsun sonra güzel bir gün doğsun... 23.06.2018