14 Mart 2018 Çarşamba

TİPİTİP 

Evimizde bizimle beraber bir papağan yaşıyor. Daha önce de söylemiştim. Kızım ve babası parkta buldular onu geçen yaz. Adı Tipitip. Bir kafeste yaşıyor ama kocaman bir kafes. O küçük bir papağan olmasına rağmen olabilecek en büyük kuş kafeslerinden birini aldık. İçinde de eğlenebileceği pek çok şey var. Sık sık da dışarı bırakıyor bizimkiler onu. Ama işte kafeste. 
Son iki haftadır Buz Devri izliyoruz kızım, ben ve eşim. Bugün 3. bölümünü seyrediyorduk. Tipitip içeride salondaydı. kızımın kahkahalarını ekrandan gelen sesleri duydukça çok heyacanlanıyordu. Hatta "onu da bıraksak yanımızda dursa filmi de izler mi acaba?" dedim. kızım'da "Anne onların gözleri film seyretmeye uygun değil" dedi. "Mantıklı tabii" diye düşündüm. O içeride kaldı. Biz filmi izledik. Bir süre sonra bitti. Herkes bir yere dağıldı. Kızım Tipitip'in kafesine yakın bir yerde oyun oyunuyordu. Heyecanla bağırmaya başladı. "Tipitip dışarıdaaa" diye. Bir baktık çıkmış kafesten kafesin altında duran tülün içinde dönüp duruyor. Hemen çıkardık onu evin içinde uçtu, uçtu...
Kafesinin kapağını yukarı doğru kaldırıp çıkmış. Çok etkilendim. Bana sorarsanız bizim çok eğlendiğimizi düşündü yanımızda olmak istedi. Arzu etti, çaba sarf etti ve kafesinden çıktı. Özgürlük için gerekli iradeyi özgür olmakla ilgili hayalleri güçlendirdi, sonra cesaret sonra imkansızın başarılması, eli ayağı olmayan bir papağan kafes kapağını açmıştı. Muhtemelen onu parkta bulduklarında da bir kafesten kaçmış dışarı çıkmıştı. Bir kediye yem de olabilirdi ama bizimle buluştu, tanıştı.
Demem o ki, insanlar neden kafeslerine razı oluyor diye sorup duran birileri için belki de şöyle bir cevap üretiyor Tipitip, özgürlük hayalleri, fanteziler, düşlemler olmadan, kafesin dışından gelen kahkahalar olmadan o neşeye ya da bir hakikate, adalete kavuşma özlemi duymadan demir kafesler zorlanmaz.
Benim için yazmak da terapistlik yapmak da, içten bir sohbet de hepsi kendimi özgürlük düşlerine kaptırabildiğim hesabsızca aktığım coşku dolu işler... Ama işte sesine ses veren olursa oluyor bu içtenlik. İyi ki varlar sesimin yankıları, gözlerime içten gülümseyerek bakan insanlar... Ve insan öğrenmek isterse papağandan da ders alır, ağaçtan da... Ama cahil kalmaksa hasetli, yok edici ve dolayısıyla akıl yoksunu "çıkar"ı o zaman en alim insanlarla en olmuş bilgiyle de karşılaşsa nafile...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder