22 Mayıs 2016 Pazar

Değinmeler; 
*”N’olcak ki dokunulmazlıklar kalksın, vekillerde bizim gibi yargılanabilir olsun. Suçu olan korkar, korkmayın” kolaylığında laflar edenlere “siz ve biz aynı ülkede mi yaşıyoruz?” demek istiyorum. Hangi hukuk, hangi adalet? Sanki hırsızı, tecavüzcüyü destekleyenler mi ceza alacak? Umarım böyle olacağına inanacak kadar saf değilsinizdir.
*İkinci olarak CHP’nin “evet” oylarını başkanlığı engellemek ile gerekçelendirmesine dair de bir iki sözüm var. Eminim Kılıçdaroğlu böyle düşünmüş, buna göre taktik belirlemiştir. Ancak bu taktik de tabii başkanlığı önleyecek değil belki geciktirecek olan (burada başkanlık önlenemez demiyorum sadece bu yolla engellenemez demek istiyorum) bir yöntem. Orada da birileri “şimdi geciktir bakalım sonra da başka planlar yaparız” falan demişse bilemiyoruz tabii... Benim bildiğim tek şey bu “evet” oylarının bedelinin ağır olabileceği ve başkanlık sistemine geçişin ve/veya Meclis’in daha da işlevsizleşmesinin önüne geçmenin yolunun bu tip taktik manevralar ve kapalı kapıların ardında yapılan görüşmeler olmadığı... Zaten bu tarzlar bizi bu noktaya getirmedi mi?
*Ve HDP’ye... HDP dokunulmazlıkların kaldırılması konusunda seçimlerin bile öncesinde “haydi hepimizin dokunulmazlıklarını kaldıralım” laflarını çokça etti. Tabii bu lafları herkesten önce ederek hata da etti bana kalırsa... Bir de son günlerde söylenen “mahkemelerde Kandil’e bizi kim gönderdi bir bir anlatacağız” lafları ediyorlar ya çok canım yanıyor doğrusu. Bizlere ilan etmediklerinizi mahkemelerde mi edeceksiniz? Kamuoyuna gizli bilgileri açıklamayı bir tehdit unsuru olarak mı kullanıyorsunuz? Tüm barış sürecini kurtaracak şey her adımda açık siyaset yapılmasıydı. Olmadı. Bize bırakın dediniz. Bıraktı kitleler düştü rehavete buyrunuz sonuç...
*Velhasıl öyle bir yerdeyiz ki “ne karanfil, ne kurbağa”... Açık siyaset yapılmıyor ve bizlerden de takım tutar gibi amigolarımızı takip etmemiz, söylediklerini tekrar etmemiz isteniyor. Çok çok köşeye sıkışan “sokak var haa” diyor. Ama çok sıkışınca... Bunun üzerine iktidardan tehdit gecikmiyor “6-7 Ekim’de sokağa çağıranlaaaar....” Ne büyük bir tehdit algıladıysa çok büyük tehditlerle karşılık veriyor hala... Hendekler demiyor hala 6-7 Ekim diyor, çünkü şehirlerde sokağa çağırmak büyük iş onlar için de... Biliyorum bedeli çok ağır olabiliyor. Ama başka da bir şans görülmüyor. Adım adım sağlam ve güçlü bir muhalefeti işyerlerinden, sokaklardan, mahallelerden örmek dışında kestirme bir yol yok. Gizli saklı bilgileri üzerinden üreyen siyasi hesaplarla yürütüldüğünde işler, kitleler ne desin? Görebilecek kadar koltuğu yüksek birileriyle özdeşim kurup onun dediğini kendi diline çeviriyor hepsi bu...
*Ve son olarak Meclis’te vekillere “Kürt” ya da “Ermeni” olduğu için “dokunul”duğunda karşı çıkmak elbette esas olmalı... Ama bunu yaparken herkesi açık siyasete davet etmek de elzem iş doğrusu...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder