10 Temmuz 2017 Pazartesi

İstanbul’dan gelen haberler şahane. Tahmin ettiğimiz gibi milyonlar akacak miting alanına... Ben gidemedim evdeyim. Tedirginlikten, meraktan, heyecandan kendimi işe vermiştim. Haberler geliyor, insanların gülen fotoğrafları, videoları, kimileri ağlıyor gördükleri, duydukları karşısında...
Bu yürüyüş önemli ve kıymetli. Eleştirebilirsiniz, önerileriniz olabilir ama dudak bükülüp küçümsenecek iş değil. Önümüzdeki günler de bunu gösterecek elbette... Bizim solda hiç hoşlanmadığım bir kitle var. Bunun ulusalcı olanı da mevcut tam aksi olanı da (aksi dediğime bakmayın aslında dünyayı dolaşarak aynı yere dönenlerin durumu onların ki)... Burnu kaf dağında, her söze “Hayıııır, öyle değil” diye başlayan, olan biten herşeyi değersizleştiren, acının pornografisini yapan bir grup insan... Şimdi tabii bu yürüyüşe ve mitinge de böyle yaklaşıyorlar. Küçümsüyorlar, değersizleştiriyorlar ve asla başaramayacakları halde gündemi değiştirmeye çalışıyorlar. Bir dakika durun bakın, orada İstanbul’da bir şey oluyor.
Benim görüşlerim ise şöyle;
1) Epeydir oturmak, oturup kalmak, oturarak eylem yapmak, beklemek temaları üzerine kurulu bir muhalefet etme biçimi vardı. Yürümek hem de kilometrelerce yürümek sembolik olarak bile iyileştirici donan bir nehrin akışını çağrıştıran güzel bir iş oldu.
2) “Adalet” doğru ve güncel bir talepti, doğru biçimde merkeze alındı. Adaleti CHP mi sağlayacak? gibi sorular soruldu, soruluyor. Bu haklı soruya yanıtım şöyle olur. Adaleti ancak kitleler sağlayabilir güzel kardeşim. Ve tabii ki adalet için hele de tüm ezilen, sömürülenlerin adaleti için çok uzun yollar yürümesi gerekir bu ülkenin. “Uzun yollar” dediğim iş tek başına ne zamansal ne de mekansal mevzu değil elbette.
3) Ve tabii ki daha gidecek çok yolumuz var. Biliyorum pek çok siyasal talebi ortaklaşabilecek bir kitle değil İstanbul’daki. Elbette kapsayıcılığı sınırlı. Ama dahil olmak için ne engel? Dahil olup kendini ve taleplerini de orada var etmek için... Ben orada “Demirtaş terörist değildir” dendiğini de gördüm. “Suruç için Adalet” yazılarını da... Demek ki oluyor, yapılabiliyor. “Bizi istemiyorlar, sevmiyorlar” diye arkamızı dönmemiz tam da CHP içinde dışlayıcı anlayışların ekmeğine yap sürmek değildir de nedir? Pek hoşuma gitti şimdi bu eski söz... Ekmeklerine yağ sürmeyin, yavan kalsın sonra da bu işlerden yani darlık üretme işinden ekmek yiyemez olsunlar.
4) “Sen niye gitmedin peki?” sorusuna yanıtım şöyle “Cidden beceremedim, organize olamadım. Ama İstanbul’da olmak isterdim.
5) Son olarak “küsmeyelim tartışalım” diyorum. Vee daha gidecek çok yolumuz olduğunu elbette biliyorum ama heyecanlanmadan da edemiyorum ve heyecanlanmadan da hiç bir şey olmuyor. Ayağınıza sağlık yürüyenler, alanlara dolan, İstanbul’daki arkadaşlarım. Sadece kendisi için “adalet” istemeyen herkesin talebini, varlığını hissediyorum, yüreğime alıyorum ferahlıyorum, nefesim rahatlıyor. Ne çok ihtiyacımız varmış.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder