9 Temmuz 2016 Cumartesi

DIŞARISI-İÇERİSİ 
Kapalı-açık-yarı açık (demek yarısı kapalı)
Hayatınız nerede geçiyor? Nasıl sürüyor? 
Kapalı kurumlardan söz ediyoruz ya... Bazen korkuyla bazen acıyla... Başkasına acımak, başkasına üzülmek kolay... Görmüyoruz kendi yaşamlarımızdaki kapalılıkları... Evler ofisler boyu bunalmaları... Gökyüzünün altında yaşamalı insan. Eve bazen girmeli, gerekmedikçe başında çatı olan bir yerde çalışmamalı halbuki... 
Buna kanaat getirdim bir kez daha. Özellikle köydeyken düşününce tüm yemekleri dışarıda yiyip tüm günü dışarıda geçirince...
Oysa bir sürü ev, kadınlara ve çocuklara hapishane... Gökyüzünün altında olmak, bulutların özellikle de yıldızların altında olmak hayal gibi...
İnsan sen ne saçma canlısın. Maymun bunu kendine yapmaz, ayı kendine yapmaz. Sen yaparsın. Kapanırsın, kapatırsın... Korkarsın da korkarsın. Ah o mülklerin... Yav en büyük evi yapsan ne en büyük evde yaşasan ne? Ne kadar büyük o kadar kapalı... Alışveriş merkezlerindeki kalabalıklar kadar yalnızsın. Ama bir derenin kenarında göğe bakarken tek başına da olsan onca coğul ve kalabalıksın.
Ve ofislerin, sınıfların, okulların... Kapalı ve kasvetli...
İnsan kapalılık ve kasvet üreten bir canlıdır.
Elbette mahremiyete elbette kapalı alana da ihtiyacımız var biliyorum da yaşadığımız hal ihtiyacın çok ötesinde. Ev almaya uğraş, onu temiz tutmaya uğraş, çocuğuna yenisini yapmaya uğraş. Korunmak için geliştirdiğin bir ihtiyaç senin hapishanene dönüşmüş ve sen hala onu süslemeye uğraşırsın. Kapalı alanlarımı küçültüp açık alanlarımı genişletmek istiyorum. Hem fiziken hem ruhen hem zihnen... Güneş, yıldız dolsun gönlüme...
Dahil olmak zorunda mıyım bu kapalılığa zihinsel muhafazakarlığa? Değilsem dışarı çıksam ve sokaklar, parklar, ormanlar boyu dolaşsam ya... Öyle yapıcam. Bizi eve kapatmaya çalışan tüm korku salıcılara inat. Dışarıda olup göğe bakıcam. Beklerim...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder