1 Kasım 2017 Çarşamba

Haftasonu Diyarbakır'daydım. Gitmediyseniz gidin, görmediyseniz görün. Muazzam bir şehir, kültür, tarih... Hem bir kadın olarak kendinizi en rahat hissedeceğiniz yerlerden biri bu kent, hem görebileceğiniz en gergin mekanlardan biri, hem zamanın dışında gibi... Çok eski ve çok yeni... Anlatması öyle zor ki... Deniyorum, deneyeceğim bundan sonrasında da... 
Çok coşkulu bir kent, çok umutlu bir kent, çok çaresiz hissettiren bir kent, çok acılı bir kent... Hem güldüm gülümsedim fotoğraflardaki gibi... Hem içime akıttım gözyaşlarımı... Zordu bazen. Şimdi Ankara'dayım. Ama biraz da oradayım ve olmaya devam edeceğim.
Malabadi Köprüsünün öyküsünü yazmak istiyorum. O öykünün peşine gitmiştim Diyarbakır'a. Başka pek çok öyküyle karşılaştım. Hasuni mağaralarını gördüm (ne yazık ki sadece uzaktan)... Neredeyse insanlık kadar eskiler... Tüm bu kavgalardan eski öylece bize bir gerçeği haykırıyorlar. Bir zamanlar diyorlar insan varolabilmek ve yaşamını sürdürebilmek için neler yaptı neler... Birbirini öldürmek nedir diyorlar, insan öldürmek nedir? Malabadi'yi de gördüm. On gözlü Köprü'yü de... Belki fotoğraflara bir bakmak ve Diyarbakır ziyareti planlamak istersiniz.
Arkadaşlarım görebileceğiniz en iyi ev sahipleriydi Hepsine çok teşekkür ediyorum. Ne güzel insanlarsınız.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder