11 Kasım 2017 Cumartesi

HAVADA   

Epeydir havacılık sektöründe çalışanlara Psikolojik Travma eğitimi veriyorum. Uçak korkusu üzerine de konuşuyorum. Şimdi anlatacağım şeyi söylemek için bir girizgah yapmak zorundayım. Kimi insanlar uçağa binmekle ilgili korkularıyla baş etmekte zorlanıyor. Kimileri daha kolay baş ediyor. Uçaktan korkmayan, başka şeyden korkuyor, başka yerde çok cesur davranan uçaktan korkabiliyor. Kişiden kişiye değişir ama insana dairdir. Uçakta uçus süreci boyunca yaşanan ilişki değişik bir eşitlik hissi yaratıyor ve özellikle korkusu büyük insanlar için diğer yolcular belki de kader ortağı gibi görülebiliyor. Ve normalde karşılaşmayacağımız insanlarla karşılaşıyoruz, üstelik bazen sohbet de ediyoruz tuhaf tuhaf. Neden tuhaf anlatacağım. 
Bugün yanıma oturan adamın uçaktan çok korktuğunu anlamam uzun sürmedi. Çünkü kalkış başlamadan dua etmeye, sağa sola, öne arkaya üflemeye başladı. Sağında da ben vardım. Normalde belki bir şey söylerim ama belli çok korkuyor, kocaman adam... Bir iki baktım susmaya karar verdim. Kalktık, yükseliyoruz. Bulutlar harika görünüyor, biraz izliyorum sonra uyuyacağım. “Afedersiniz” diyor. “Efendim” diyorum. Bakıyorum yüzüne doğru ve bakar bakmaz anlıyorum endişesini gidermek için benimle konuşacak bir konu bulacak. “Elinizdeki yüzük eğer hatıra değilse fazla takmamınızı öneririm.” “Anlamadım, ne diyorsunuz?” Elimdeki Athena çizimli yüzükten söz ettiğini anlıyorum. Sonra tabii konuşmaya başlıyor. Benim yüzüğüm insanları korkuturmuş. Neden böyle düşündüğüne dair yoruma gerek yok sanırım. Sonra kendisinin dünyayı dolaşmış bir ilahiyatçı olduğunu söylüyor, bilindik tanındık bir hoca imiş. Psikologum ben de diyorum. En iyi psikologların din adamları olduğundan söz ediyor bana... "Ama işte çoğu din alimi işini yanlış yapıyor" diyor. Kuran’dan alıntılar vs. Beni dinlemeden konuşuyor da konuşuyor. Ben de susturmuyorum hem değişik geliyor anlattıkları hem de susarsa çok korkacağını bildiğimden “neyse diyorum konuşsun bakalım.” Yoksullarla yaptığı görüşmelerden söz ediyor ve şiddet yüzünden evinden uzaklaştırılan adamların bazılarının haline çok üzüldüğünü anlatıyor. Tabii ki buralarda susumuyorum o da “hımm evet haklısınız, zaten dinde de böyle” gibi laflar ediyor. İlginç olan uçak indikten sonraki tavrı... Uçaktaki o muhtaç, bir kadına eşiti gibi davranan hatta sığınan tavırlar sergileyen, korkmuş adam gitmiş yerine yukarıdan bakan, uzaklaşan, suçlayan bir adam gelmiş. Sanki bir maddenin etkisinden kurtulmuş. Tahammül edemiyoruz birbirimize ve hızla uzaklaşıyoruz.
Başka bir seferde uçaktan çok korkan bir uzman çavuş oturmuştu yanıma. Benim korkmadığımı görünce ve kendisinin çok korktuğunun belli olduğunu anlayınca korkusuna dair açıklamalar yapmaya başlamıştı. İşini yaparken korkmadığından söz etmiş ardından hayatına dair ilginç detaylar anlatmıştı. İnsani duygular falan... Sonra uçak yere inince o da uyanmıştı uykudan... Sorguda gibi uzak soğuk bir ifadeyle sorular sormaya başlamıştı “Adınız neydi, niye gelmiştiniz buraya?" ... 
Kendi korkularından utanan adamlar, korkunca insanca bir şeyler çıkıyor içlerinden, korku geçince daha da sertleşiyorlar. Uçak ve uçmak değişik bir deneyim. Neyse sonuç olarak ders niyetine ve tabii önce kendime; mümkünse günah çıkarılan bir papaz gibi kaygı giderici misyon üstlenmeyiniz. Bırakın korksunlar, korktukça anlasınlar...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder