21 Temmuz 2018 Cumartesi

Orman  


İçimde hep aynı türkü çalıyor dünden beri "bugün benim efkarım var zarım var"... Hem de Cengiz Özkan'dan çalıyor içimdeki radyo... Ne gelirse bahtıma dinliyorum öyle tekrarlarla bazı ezgileri bazı günler... "Güz ayları geldi dost dost bozuldu bağlar/Hazan yeli değdi gülüme benim"... Evet o nedenle... Suruç'un yıl dönümü olduğu için bunca yüklü acı...
Ne yapsam geçmiyor. Biliyorum arkadaşım ne yapsan geçmiyor. Çoğunuzla ortak duygumuz neyse ki öyle... 
Dün bir rüya gördüm. Ne olduğunu anlayınca içimdeki sıkıntıyı anladım. Aslında sıkıntımın tamamının Suruç'un anısına olduğunu bilmiyordum. Gördükten saatler sonra yerine yerleştirebildiğim o rüya... Bütün gece rüyamda 33 ağaçlık bir bahçe kurmaya çalışıyordum. 33 çeşit ağaç olmalıydı bahçemde. Her biri de birbirinden farklı olmalıydı. Meşe, söğüt, kavak, ceviz, çam... diye sayıyordum. Bir türlü 33 çeşidi tamamlayamıyordum. Onları nasıl koruyacağımı düşünüyordum (çit çekecektim etraflarına), nasıl sulayacağımı (kuyu açayım oraya)... Sonra 33 tane ağaç yetmez ki diyordum bahçeyi büyütmek lazım. Olsun diyordum sonra önce küçük bir bahçeyle başlarsın. En çok salkım söğüdü merak ediyor, gölgesinde çocuklarla oynadığımı hayal ediyordum.
Garip ki sabah 33 ağacın ne anlama geldiğini anlamadım ama bahçe yapmaya ikna olmuş ağaçları nereye dikeceğimi düşünmeye başlamıştım bile.
Taa öğleden sonra dolmuş Gar'ın önüne doğru dönünce türkü daha gür söylenmeye başladı, kalbimin atışı hızlandı. Gar'ın önünden geçerken... Bizim Suruç'un hani... Anladım 33 ağacı... İçimin yangınından bildim o zaman bizim ormanın nasıl cayır cayır yandığını...
Ne kadar desem de "değme felek telime bugün" diye korusam da aklımca kendimi kederden olmamıştı tabii... O rüya ve o türkü gelip tam telime dokunmuştu. Telinize dokunmak pahasına yazdım. O keder içerideyse orada kalmasa çıksa daha iyi olacak çünkü...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder