28 Nisan 2016 Perşembe

"Doğru"yu "Yanlış"ı Ayırabilen  
Sosyalizmin Alfabesi kitabını hiç beğenmem. Bu ülke insanının  önemli bir bölümü de alfabe, anahtar kitaplar arar. Marx, Engels, Lenin okumaz. Herkes kendi dergisini belki Marksist Klasikleri kendisi de okumamış "hoca"larının yazdıklarını okur. Akademisyenlerin çok önemli bir bölümü yeni birşey üretmez. Ama çok havalıdırlar. Politik olarak söz söylediği konuda çalışmayı aklından bile geçirmeyen sosyal bilimciler vardır. Çok yorucu bir cehaleti var bu toplumun ve iki kitap okuyanın da acayip bir kibri (çok okuyanların mütevaziliğinden söz etmiyorum tabii neyse ki onlardan da var ama tüm samimiyetimle söylüyorum elimin parmakları kadar sayamıyorum)...
Neyse işte bütün bu cehalete bir çift sözüm var. Sosyalist olmak, herhangi birşeyi mekanizmayı, kuralı öylece yıkmaktan ötesidir. Yerine birşey koymaktır, önermektir. Sözünün sorumluluğunu taşımayan, gereğini yerine getirmeyen bir sürü yazar-çizer insandan söz ediyorum. Buyrunuz "laikliği anayasadan çıkaralım" sözü... Bu sözden sadece sahibi sorumlu değil. Geçmişte türlü çeşit vesilelerle AKP ile anlaşan, boykot deyip ekmeğine yağ süren, türlü çeşit adaylar çıkararak solda bir cephe oluşturulmasını engelleyen herkes sorumlu. Ve bence bir kez daha üretim ilişkileri zemininden örgütlenmenin, işçi sınıfının örgütlenmesinin ne kadar önemli olduğunu görüyoruz. Onun önünde de türlü türlü engeller. Ama önce sahte dostlar... Bence kötü günlere daha kötüsüne doğru gidiyoruz. Kötünün iyisini seçelim demiyorum. Birleşik Cephe (elbette işçi, emekçi nitelikli bir cephe) kuralım ve soldaki tüm güçlerin tabanından doğru bunu yapalım. Benim siyasal gücüm ve etkim ihmal edilebilir. Buna rağmen uğraşıyorum. Hiç değilse bunu dedim, şunu yaptım derim birgün.
Sizin toptancı "al birini vur ötekine" kafanız bizi bu hale getirdi. Almanya Komünist Partisi nasıl faşizmin iktidarı öncesi aldığı üç beş oyla coşup cephe kurulmasına karşı çıkarak oluşan sonuçtan sorumlu hale geldiyse bugün CHP tabanıyla ilişkilenmeyi reddeden, onu adım adım kazanmayı düşünmeyen, o alanı terk eden tüm solcular da tarih önünde suçlu olacaktır.

Sosyalist olmak isteyen gençler mevcut örgütler tarafından nasıl eğitiliyor? Genellikle Huberman ve Politzer okuyorlar önce. Keşkeee Marx okumadan okumasalar bunların kitaplarını. Oralarda anlatılan diyalektik değil kaba materyalizmdir. O kitapların ardından "Geleneğimiz" diye ulusal tarih anlatan bir kitap okurlar. Üzerine Che'yi anlatan bir kitap (ama Che'nin yazdıklarını değil)... Sonra artık iş bitmiştir. Kendi dergilerini okusa yeter. Bunları okuyanlar hatta siyasi analiz bile yapar. Başka siyasetleri okuması pek tercih de edilmez. Zaten liseden de hatta üniversiteden de edebiyat klasiklerinin özetlerini okuyarak ya da vikipediden öğrendikleri bilgilerle gelmişlerdir. Bunları niye diyorum. Çünkü çok sakıncalı böyle bir eğitim... Böyle bir eğitim üzerinden dost, düşman tarif etmek çok sakıncalı...
Ola ki benzer eğitimlere tabii tutuluyorsanız ve ama Marksizmi merak ediyorsanız lütfen Komünist Manifesto'yu, Komün Derslerini, Gotha Erfurt Programının Eleştirisine Katkı'yı ve Devlet ve İhtilal'i ve Nisan Tezleri'ni en azından bunları okuyun. Okuyun, fikriniz olsun. Her mevzuda gidip şefe sormak gerekmesin. Böylece daha çok yerel karar, daha tabandan örgütlenmeler yaratabilme olanağı da doğar. Kendi yetişkin olma ve bireyselleşme sürecimizde de yol almış oluruz. Devrimci birey, örgütlü, kollektif davanabilen, "doğru"yu "yanlış"ı ayırabilen, kendi kararları olan insandır. Sadece "kollektif" olan ya da sadece "birey" olan dışında daha diyalektik "olma" halleri var.
Ben pek çok siyasal yapıda bulundum, yüzlerce insanla konuştum. Kapitali konuşabileceğim pek de kimseyle karşılaşmadım. Baya geniş bir taramanın sonucundan söz ediyorum. Velhasıl çok da umutlu değilim bir yandan... Belki gençler dedik Gezi'de bir kez daha...
Not: Herkes kendine "birleşik cephe" deyince olmuyor elbette. Benim anladığım birleşik cephe 3. enternasyonal ilk 4 kongre kararlarında anlatılır. Tabandandır. Üç beş temsilcinin biraraya gelip kurduğu ve öylece dar biçimde kararlar alan yönetsel bir yapı değildir. Yazdığım yazının özneleri ise şöyle; CHP içinde veya yakınında olup da içindeki şovenist, militarist unsurlarla mücadele etmeyen, HDP içinde ya da yakınında olup da içindeki şeriatçı kadrolarla ve bireysel terör eğilimleriyle mesafelenmeyenlerdir. Ama bu büyük ölçeklisi. Bunun gündelik hayata yansıyan hepimizin okulunda, işyerinde, derneğinde, sendikasında bulunan akislerini görmeden, mücadele etmeden gün yüzü göremeyeceğiz. Zaman zaman zorlanmak iyidir. Bu böyle bir çırpıda yazdım. Aslında daha uzun bir yazının sonuç bölümü gibi... Umarım en kısa zamanda yazıcam.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder