30 Ocak 2017 Pazartesi

Kıyılardan Uzakta  

Kanada’da bir camide saldırı…
Amerika bazı Müslümanları ülkesine almıyor. Kadınların, LGBTİ’lerin mücadeleleri sonucunda kazandıkları ellerinden alınmaya çalışılıyor. Bazı Müslümanları ülkeye almayarak terörü önleyeceğini lafta iddia eden Trump, aslında böyle yaparak terörü ülkesine davet etmiş oluyor tabii… Öyle geriden geliyoruz ki zaten kazanılmış hakları yeniden kazanmak zorunda kalıyoruz. Türkiye’de “Hayır” dediğimiz noktanın ne kadar geri bir pozisyon olduğunun farkında mısınız? 
Şimdi uzun uzun yazmaya vakit yok ama fırsat bulunca yazıcam bir ara umarım. “Zulmün artsın ki direniş artsın” eskilerden kalma ve bedelini ağır ödediğimiz bir anlayış… İnsanlar özellikle Ortadoğu’da hatta aslında özellikle Afrika’da çok acı çekiyor. Bu acının yayılıp yaygınlaştırılmasının mücadeleyi büyüteceğini düşünmek sadece büyük bir yanılgı. Hem de bedelini çok ağır ödediğimiz daha da ödeyeceğimiz bir yanılgı… Üstelik de görev savmak… Aslında başına gelmeden de karşı çıkabilecek bir potansiyeli yeterince siyasallaşmadan kutuplaştırmak görünenin aksine sınıfın birliğinin gerisine düşmek anlamına geliyor. Amerika’da sınıf mücadelesinin gelişeceği anda yeniden burjuva demokratik taleplerin savunusuna gerilemek. Yazık oluyor hepimize... 
 “Biraz da Amerikalılar görsün” kafası “Biraz da Türkler ya da Kürtler görsün” “Biraz da Esadçılar ya da Sunniler görsün”… kafasından bağımsız değil. Onu eleştirip bunu onaylamanın siyasal adını tarih zaten koymuş. “Biraz da onlar bunlar çekmesin” demek lazım. Mücadele etmek için herkesin acı çekmesini mi bekliycez. Travmayı ancak travma yaşayanın anlayacağını sanmakla aynı hikaye… Hiç öyle değil oysa…
Türkiye’de halimize bakın “Hayır” kampanyasıyla neyi savunmak zorunda kaldığımızın nereye gerilediğimizin farkında mıyız hepimiz? İyi o zaman devam edebiliriz. 
Amerikan işçi sınıfı ve ezilenleri direk kendisini ilgilendirmeyen bir sorunda da dayanışma gerçekleştirebileceğini gösterdi. Müslüman olmayanlar bugün Müslümanların demokratik haklarını savunuyor. Türkiye’de bu ne kadar yapılabildi sahi… Amerika’da solda olup biten her şeye karşı çıkan biriyle, Türkiye’de olup biten her şeye karşı çıkan biri benim nazarımda aynıdır. Gezi’ye burun kıvıranla bugün Amerika’da olanlara burun kıvıran aynıdır. Ya da bak iyi ki Trump geldi, ne güzel ayaklandı halk diyen de siyasal olarak ciddi yanılgı içindedir. Ama Hilary de şöyle böyle diyenler olacaktır. Ezilenleri "Evet-Hayır", "Hilary-Donald" ikiliğine sıkıştırmak dünyanın her yerinde olup biten... Bu konuda ne düşündüğüm hem tahmin edilebilir hem epeyce yazdım. 
Dediğim gibi uzun anlatmalıyım ama günlerdir içimde birikenin özetinin özeti böyledir. Amerika'daki gösterilerle bi nefes aldık ya aslında dünyanın her yerinde durumumuz şu; boğulmak üzereyiz. Kocaman bir denizdeyiz, zar zor yüzüyoruz, çok yorgunuz. Habire kafamıza bastırıyorlar. Arada bir kafamızı çıkarıp derin bir nefes alıyoruz, zaman kazanıyoruz, hala yaşıyoruz ama ne başımızdaki elden kurtulabildik, ne kıyıya çıkmaya yaklaşıyoruz. Gezi de Amerika'daki gösteriler de bir nefes alımlık zamandır. Yazık ki fazlası değil. O nefesi iyi kullanmalı o ayrı konu tabii...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder