29 Mayıs 2017 Pazartesi

İğde Kokusu  

Hiçbir bahçeyi diğerinden ayırmayı beceremeyen
yetişkine acıklı, çocuğa gülünç, hayvana zarar...
Paslı, kırık dökük tel örgülerin
kenarına çöker
Kiremit kırmızısı, kül sarısı toz 
kaçan çocuk gözlerimizi,
ovuştura ovuştura konuşurduk...
Tüm bunlar
düdüklüyken tren...
Çocukken ben...
Oldu...
İğde kokusu,
çocukluğumun ıssızlığı,
"Sıkı can iyi olur" derken sesi gülen dedem,
Yerdeki taşları bir dalla iterken ve gölgede otururken
can sıkıntısından yapılan hayaller...
Issızlıkta üretilmiş heyecan...
Köpek ulumalarından yaratılan kurt adam...
Sıcak, şerbetli, susuz
sarı iğde çiçeğinin kokusu
 Beklemek kokusu...
Beklemekten ve sıkılmaktan ölünmeyen zamanlar...
Beklemekle ve sıkılmakla geçen ömürlere hayretle bakan çocuklar...
Bekleyişleri kesip biçip masal yapanlar,
kiremitten toz üreten rüzgara karşı kukalı saklambaçtan yana olanlar,
Şimdi ne iğde ağaçları, ne de tren düdükleri var
Beceriksiz sınır tellerinin yerinde kaskatı sınırlar...
Yıkılan gecekonduların ve iğde ağaçlarının üzerinden yeniden üretilen mülkiyet...
Oysa anlamıyorlar çocukluk tapulanamaz.
Bende iğde ağaçları hep yanyana...
Sıralı durur çocukluğumun kıyısında...
Bir iğde dalının açmamış çiçeklerini kokladım bugün
İşte çocukluğumun yamacındaydım.
Can sıkıntımdan kurduğum hayalleri,
Köpek ulumalarından yapılma kurt adamları
Bekleye bekleye geçen ömürlerin kavuşmalarını düşledim bir nefeslik kokuda...
İğde ağaçları yanyana durur hep bozkırda...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder